bu tarz saçmalıklara hiç inanmam ama bizzat 1. ağızdan dinlediğim bizim köyle ilgili birkaç hikaye yazayım. anlatanlar da babam, babaannem, halam falan.
bizim köy karadenizde, giresunda bir köy. haç dağı olarak adlandırılan biraz mistik bir dağın eteklerine kurulmuş, denize nazır. dağın tepesinde vaktiyle bir kale olduğuna, oradaki taşların kalenin kalıntıları olduğuna inanılıyor. çıkması çok zor olduğundan kendim çıkıp görmedim.
köyün bir de mezarlığı var. hemen bizim evin dibinde. burada zamanında çok fazla kavuklu, sarıklı taşlardan oluşan arapça yazılı mezar taşları varmış. sonra pek çoğu çalınmış. şuan hala var ama eskiden daha çok olduğu söyleniyor. zamanın şehitleri falan olduğu söyleniyor.
şimdi en dandik hikaye şu:
mezarlığın girişinde bir kaya var. kocaman bir kaya. vaktiyle köyün delikanlıları birleşip el birliğiyle kayayı aşağıya yuvarlayıp ortadan kaldırmışlar. gece olup evlerine dönüp de sabah geri geldiklerinde kayayı aynı yerde bulmuşlar. bu anlatılan bi hikaye, ne kadar doğru, ne kadar efsane bilinmez.
şimdi doğrudan bizim ailenin yaşadığı bir hikayeye geçiyorum:
dedem çok hasta, ölüm döşeğinde yatak döşek yatıyormuş. evde babaannem ve çocukları (babam dahil) bir de akraba falan varmış sanırım. detayları bilmiyorum. sonra geceleri başlayan garip bi olay başgöstermiş. her gece bizim evin kapısı evi kökten sökercesine zangır zangır sallanıyormuş. öyle bir gürültü çıkıyormuş ki köylü korkudan evlerine kapanıyormuş. bizimkilerde evde pusuyorlarmış. baya deprem gibi evi sallaya sallaya kapı yıkılıyormuş adeta. başta ayı falan dadandı sanmışlar hatta. biri tüfeği almış nöbet tutucam demiş, o gece o zangırtı başlayınca tüfeği bi tarafa atıp kaçmış. yaşlı ve son derece kambur bir akraba bi gece kapının arkasında dururken başlamış zangırtı kadın bildiğin dimdik olmuş koşa koşa kaçmış falan. topluca yan ev olan diğer akrabanın evine geçmiş bizimkiler. bu sefer o kapı aynı şekilde sallanmış. bir gün dedem hasta yatağında gece perdeyi aralayıp bakmış, sallantıdan önce mezarlıktan doğru gelen bir şey olduğunu görmüş. 1 haftaya kalmadan zaten ölüm döşeğinde olan dedem vefat etmiş. sallantılar falan da kesilmiş.
bir diğer olay da yakın tarihli. birkaç sene önce babaannem de vefat etti. babaannem ermiş gibi bir kadındı. okula gitmeden kendi kendine okumayı sökmüş, her gün kuran okuyan, hiç kimse hakkında kötülük düşünmeyen, son derece sabırlı peygamber gibi bir insandı benim gözümde. hastaydı ama ölümü de biraz garip ya, neyse. vefat etti, köye gittik cenazesini kaldırdık. 1 hafta daha kaldık, işleri hallettik biz döndük. halam ve babaannemin kardeşi bizim köydeki evde kalıyordu. biz döndükten kısa bir süre sonra bir gün mezarlıktan on binlerce kelebek bulut halinde çıkagelmiş. ama öyle rengarenk parlak kelebekler değil, bildiğin düz kelebek işte. bulut gibi, yüzbinlerce belki. evin etrafını bildiğin tavaf etmişler. bi kısmı bizim kapının önündeki ufacık bahçeye konmuş. halam kapıyı açtığında yerin silme kelebek olduğunu söylüyor. sonra bir iki kez daha evin etrafında tur attıktan sonra geldikleri gibi mezarlığa dönmüşler. köyde daha önce öyle bi kelebek olayına rastlanmamış.
bu son iki hikaye gerçekten olan hikayeler.
bunun dışında pek çok efsane de var.
zamanında bi savaş yaşanmış sanırım, yüz yıllar önce. bir keresinde bizim bahçeden bi top mermisi parçası çıkmış. babamlar götürüp erittirip balta yapmışlar :) yani eski bir tarih ve şehitlerle dolu bir mezarlıktan söz ediliyor.
bunlar ne kadar parapiskoloji bilemem, bilim okuyan bir insan olarak inanılası da değil efsanelerin çoğu ama yaşamış kişilerin bizzat anlattığı garip olaylar da var.
0